29 Şubat 2016 Pazartesi

Ilık Rüzgar




ILIK RÜZGAR



     Naif sesindeki ince tınıyı nasıl da fark edemedim. Ruhuma sıçrayan emsalsiz sevdayı da. Biraz sonra tren kalkacak, içimde bir itiraz var. Şehrin en yüksek çatısında kasırga, bakışları bir tufan. O ılık rüzgar değmese yüzüme. Çok şey buluyor beni, sen olmayınca. Sesim bir gölgenin rengi gibi. Seni sana getiriyorum...
FULİN

28 Şubat 2016 Pazar

Huzur




HUZUR



     Ayrılık başa gelmezmiş. Ayrılmak isteyen yanından gidermiş. Cebimde son bir ayrılık. Bir tutam gündüz, bir tutam gece. Ben sustum sen söyle sensizliğimi. Kelimelerim soğumuş, hecelerim küllenmiş. Hiç kimseyi beklemiyorsan, artık huzur bulmuşsun demektir. 
     Keşke çocuk olsam yeniden, sadece düştüğüm için acısa içim. Ve kalbim çok koştuğum zaman çarpsa sadece... Gel gidelim çocukluğum, bu diyar bize huzur vermedi. Şimdi mutsuzluğu ezberledim. İçimde güller ağlar, ben ağlarım...
FULİN

27 Şubat 2016 Cumartesi

Deli Dolu




DELİ DOLU


     Ben deli dolu biriyim, ama şuan sadece deliyim. Saçlarıma yıldızlar dökülüyor. Sustuğum her cümlede aslında konuşuyorum. Yaşadıklarımdan hiçbir zaman pişman olmadım, sadece yaşayamadıklarıma kızdım. Ben seni uzaklara yakıştıramadım, çaylarımız bardaklarda kaldı. Gülüşlerimiz nerede ?. Şimdi bahar bana küskün, takvimler gün saymıyor artık. Akrep yelkovana küsmüş, saatler deliyi gösteriyor...
FULİN

Hazan Mevsimi




HAZAN MEVSİMİ



      Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah verilirmiş. Ve arkasından hep güneş doğarmış. Benimse başladı gönlümde hazan mevsimi. Hüzünlerden hüzün beğen Eylülde, gitmelere bekle demeden. Dökülen yapraklarımı avuçlarımda toplayamadan, yalnızlığım yağmurda ıslandı. Sen yalnızlığımın başkenti oldun. Yalnız seninle yaşlanmayı düşlerken, yalnızlığım yaşlandı...
FULİN

26 Şubat 2016 Cuma

Gözyaşlarım




GÖZYAŞLARIM



     Yürek acısıyla, gözyaşlarımla sabahladım. Kalbimi bu kadar sızlattığım için kendime inanamadım. Her insan gibi bende yanıldım, yaralandım. Hep gidenler kazanırmış, bunu geç anladım. Biraz akşamdan, biraz sabahtan çaldım. Bazen papatyalara yalan söylettim. Ben rüyalarımı kaybettim...
FULİN

25 Şubat 2016 Perşembe

Saklambaç




SAKLAMBAÇ




     Uzaklar seni bekler, sana darılır. Gitmelisin buralardan. Sen giderken neyi beklediğimi bilmeden, hayat beni saat gibi işliyor ve zaman acımadan geçiyor. Seni günde kaç kez gösteriyorum farkında değilim. Zamanla savaştım ve kaybettim, her seferinde nasırlaştım. Affetmelerim akşamlarım, göz yaşlarım gündüz yıldızlarımdır. Seni yok sayma çabam boşuna. Olduğum yerde olmamayı oynadım. 
FULİN

24 Şubat 2016 Çarşamba

Küskünlüğüm




KÜSKÜNLÜĞÜM

     Kalbim deniz gibi, gözlerim sıcak gülüyor, gökyüzü salkım salkım. Hayat çok ince ve kırılgan. Hiç kimse kusursuz doğmaz. İki kelime ile kalbimiz kırılıyorsa roman yazsak ne fayda... Kalbimizin kırıklarını toplarken bizimde ağır cümlelerimiz olabilir, ama söyleyecek kadar da merhametsiz değiliz. Elbette yorgunluklarımız, kırgınlıklarımız var, hepsine susuyoruz. Kırık kalplerin hikayesi de kısa oluyor...
FULİN

23 Şubat 2016 Salı

Hadi Gülümse




HADİ GÜLÜMSE


     Mutluluk ve gülümsemek; birbirini tamamlayan güzel taşlar. Hayatta üşenmediğim tek şey gülümsemektir. Sabahları güneşle birlikte gülümsüyorum. O saatlerde tebessümüm daha bir başka oluyor. Aslında gülmek insanlar arasında en kısa mesafedir. Gülmeyi çocuklar icat etti, bizler tüketiyoruz. Gülen insan zaten mutlu insan değil midir ?. Mutluluk insanı sevmekle başlar. Yere düşen ihtiyar bir dedeyi yerden kaldırmak, ilgilenmek. Ağlayan bir çocuğun yanına gidip onu teselli edip gözyaşlarını silmek. Bunun gibi pek çok şey aslında, her zaman çevremizde olan küçük şeylerdir. Ama bunlar sevgi olmadan fark edilemez. Eğer kendimizle mutluysak kimseyle derdimiz olmaz, ve mutluluk rüzgarları gönlümüzce eser... Hadi Gülümse :)
FULİN

22 Şubat 2016 Pazartesi

Toprak Kokusu





TOPRAK KOKUSU



     Uzun bir gün olacak galiba; yağmurla gelen toprak kokusu pencereden usulca içeri girmeye başladı. Biraz televizyon izliycem, biraz da radyo dinliycem. Belki de bi çılgınlık yapıp kitap okurum, yanına da yarım bir şarkı ısmarlarım. Radyoda çalan melodi gibiyim; dinleyenim çok, anlayanım az. Gidenlerin şiir, kalanların hatıra olduğu bir gündeyim...
FULİN

21 Şubat 2016 Pazar

Yarım Kalan




YARIM KALAN...


     Geçmişle bugünü, geleceği barıştırıp, mutlu edip umutlandırmak. Belki bir gün kendimiz için geceyi gökyüzünden silebilmek. Belki de yarım kalan cümlelerimizi tamamlayabilmek. Alacak verecek değilde, dostlarımızla yaşanabilecek günlerin hesabını tutmak. Her şey rüzgarla gelen bahar gibi kısa. Kurduğumuz cümleler eksik; hayatta yarım kalan güzellikler gibi...
FULİN
     

20 Şubat 2016 Cumartesi

Günün Sözleri



---------------------------------------------------
GÜNÜN SÖZLERİ
---------------------------------------------------



Bir insana tamamen güvendiğinizde iki sonuçtan birini elde edeceğiniz kesindir; Ya yaşam boyu dost, ya hayat boyu bir ders...
     
Dırahta ger ziyan etse karınca, zararı var mıdır anı karıncayı kırınca ? Yarın Hakk'ın divanına varınca, Süleyman'dan hakkın alır karınca. 


Şaire sormuşlar: "Neden hep babanıza şiir yazıyorsunuz ?" Üstad cevaplamış; "Anneme olan sevgimi yazacak kadar şair değilim."


Uyuyan bir şehirden, karanlığa sürüklenmiş bir zamanda yüreğimde saklı olan dostlarıma sessiz bir günün umutlu bir selamını gönderiyorum :)

   


    


19 Şubat 2016 Cuma

Bir Işık




BİR IŞIK

     Bir sabah rüzgarı mıydın, sabahın kendisi mi ?. Bir ışık mı yoksa ışığın kendisi mi ?. Kelebek gibiydin, gönüller ülkesine uçarcasına. Durun dinleyin ! Aşk konuşuyor; şarkısını söylüyor zamanın. Ben ki şehrin en yolcusu; bir aşk dakikasında öylece kalakalmışım...
FULİN

İşte Böyle Bir Şey




İŞTE BÖYLE BİR ŞEY...


     Nereden geldi bu yepyeni çocukluğumuz, bu yepyeni sen. Renginde o yaz güllerinin kokusu, hoşgeldin tatlı sızım...hoşgeldin. Yenilendi gökyüzü, sıralandı yıldızlar. Gözlerine karşılık vermeye geldim, ardımda şehirler bırakarak. Eline hangi çiçeği alsan güzelleşir. Dalarsın yüreğime öyle hafif, öyle derin. Çocukken bir kır şarkısı söyler gibi. Ağlamanın sevinci, dağların gerisinde durup rüzgara savrulmak. İşte Böyle Bir Şey...
FULİN

18 Şubat 2016 Perşembe

Hatıralar




HATIRALAR




     Aslında eskiye dair anlatmak istediğim o kadar çok şey var ki ! Hangisinden başlayacağımı bilemiyorum. Hatıraların, anıların saklı olduğu sandık, evimizin hep baş köşesinde durur. Ara sıra açıp naftalinleriz. Bu kokunun olduğu evler; Çok güzel yaşanmışlıkların olduğu mütevazi evlerdir. Yaşadığımız her şeyin bize özel olduğu günler...

     Çok çok uzaklardaki sevdiğimiz insanlardan; postacının getireceği mektubu, kartpostalı sabırla beklemek ne de güzeldi. Gelen mektubu koklayarak, defalarca bıkmadan tebessümle okumak. Numaraları elimizle çevirdiğimiz takoz telefonlar vardı. Yeşili, kırmızısı, her rengi olurdu. Onun o sesi kulağımıza o kadar güzel gelirdi ki, uzakları yakınımıza getirirdi. Sevdiğimiz sanatçıların şarkılarını kasete doldurtur, birbirimize hediye ederdik. Kalbimizdeki o hasret rüzgarı çok güzeldi. Onuda şiirler, maniler yazarak dile getirirdik.

     Bize köyden çuvalla un gelirdi. Annem ve komşularımız toplanır, kışlık yufka ekmeğimizi yaparlardı. Komşulara ekmeğin kokusu gittiği için, onlara da birer ikişer tane bazlama yapılır, dağıtılırdı. Bazlamanın içine çökelek koyup sıkma yapardık. Yanına bir de çay demledin mi oh mis... O yorgunluğun üzerine ne de güzel giderdi. Bazı akşamlar annem ne pişirmiş ise komşulardan bazılarına birer tabak verirdi. Onlar da ne pişirmiş ise bize verirlerdi. Şimdi bende çocuklarıma evde bazlama yapıyorum. Yoğurdumu da eskisi gibi kendim yapıyorum. Ben eski yemek kültürümüzü devam ettirmeye çalışıyorum. Biber salçamız, turşularımız, zeytinimiz, kurutulmuş nanemiz, hepsi köyden geliyor. Modern yemeklerden çok yöresel yemekleri tercih ediyorum. Günümüz yaşantısının hızlı ve ağır temposuna yetişmeye çalışırken, kültürümü yaşatmayı da ihmal etmiyorum.
FULİN

16 Şubat 2016 Salı

Hasret



HASRET 




     Ne diyordu şair; Yıkıldı yolunu bekleyen şehir, şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir...!
     Senin yokluğundan bu yana sahildeki güller kokusunu saklıyor. Avuçlarımda biriken toz taneleri savruluyor. Ağlamaktan kırıldı her şey. İçimden hasret şarkıları besteledim. Sanki bütün şarkılar bana söyleniyor. Sensizlik benim düşmanım; Ne yakınımda, ne uzağımdasın...

     Akşam sefaları, neden gün batımını beklerler, neden hiç ama hiç kimse onları fark etmez. Sokakta yürürken bile yalnızız. Acılar içindeyken insanların büyük yanlışları bile küçük görünüyor, birbirini tanıdıkça yalnızlıkları da güzelleşiyor.
     Her aşk bir gün biter, hasret başlar... Bazen terk edip gidebilmeli bu şehri kendi çaresizliğinde, bazen inceldiği yerden kopmalı hayat. Saniyeler sonra ne olacağını bilmeden, yıllar sonrasının hayallerini kuruyoruz, ama bence öğreniyoruz değil mi ?...

FULİN

15 Şubat 2016 Pazartesi

Hayat Güzeldir




HAYAT GÜZELDİR




     Aslında bu bir avuntuydu. Çok canım yanıyordu... Gördüklerimden ve göreceklerimden, yalan, ihanet, riya, çaresizlik... Geçtiğim yollar ve ezdiğim kumlar hala gölgemi taşıyorlar. Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek, benim de kanattıklarım vardı elbet. Kendim avunurken baktım ki avutuyorum. Ben aslında tüm sözlerimi kendime yüksek sesle söylüyorum.
İclal AYDIN

Sen Gittin, Sıra Bende




SEN GİTTİN, SIRA BENDE



     Bazı insanların gökyüzü kendi içindedir. Özgürlük diye bildiklerini de içine atar, tutsak olduğu dertleri de. Güveneceği, seveceği, hatta sarılabileceği bir insan bile kalmamıştır çevresinde. İhanetler ön bahçesi olmuştur o insanların. Her ne kadar iç dünyasında güneş doğacak gibi olsa da, ardından kızdıran hava çatıdan acı damlatmasını çok iyi bilmiştir her zaman. Uzatılan eli boş çevirmez böyle insanlar ama hiç kimseye de el uzatmaması gerektiğini çoktan öğrenmişlerdir. "Bir yara bir yerden en fazla bir kere dikiş tutar" diye bildikleri için, aynı kişinin o yarayı kanatmasına izin vermezler. Çünkü onlar için hayata karşı tek başına dik durmak, nefes almaktan önce gelir. Sen o insanların ağladığını da göremezsin, güldüğünü de.
     Bu yüzden, sen sen ol, eğer arkasında duramayacaksan kimseye boş yere güven verme, altında kalırsın. Ve eğer o yolu tamamlamayı gözün kesmiyorsa kimseyle de yola çıkma. İnsanlığın yetmez, yarı yolda kalırsın.

Evet Sıkıldım




EVET SIKILDIM




     Topladım tüm boyalı kalemlerimi, artık renkleri karıştırmıyorum. Yağmurlar değdi paletime, boyalarım aktı. Seninle gülmekten vazgeçtim, aynalara da bakmıyorum artık. Issız yolculuklara çıkabilirim. Hayat benden köklerimi söktü, aldı. Rüyalarımın ömrü kısa, başına buyruk saatlerdeyim. Halim yok, çok uykum var; Hayatın canını sıkıcam !...
FULİN

14 Şubat 2016 Pazar

Yolculuğum Sanadır




YOLCULUĞUM  SANADIR





     Sen miydin giden ve dönmeyen ?. Sesin ılık rüzgar gibi hala kulağımda. İçimdeki kalabalık sen olmadan boşluk, pabuçlarım eski, şemsiyem kırık. Duygularımın zamanı sana ayarlı, gecikmiş saatler gibi. Dünyanın neresinde, hangi zamanındasın ?. Ruhumun yelkenleri açıldı, yolculuğum sanadır...
FULİN

13 Şubat 2016 Cumartesi

Gidiyorum




GİDİYORUM...



     Birazdan tren kalkacak, şehrin en güzel yerine. Kalbimde anlamsız kaybediş, bütün şarkılar mahur beste. Adının anlamı sararmış. Aşkın buruk halleri gibi; aşka muhtaç aşklar, aşksız kalan aşıklar...
     Bırak elimi tutma, tutacaksan da bırakma. Eğer bakacaksan gözlerime, senin gibi bak. Şimdi beni bana bırak, kendime gidiyorum... Hoşçakal !

FULİN

Son Gemi




SON GEMİ

     Biliyor musun ? Bugün dört yapraklı yonca topladım. Seninle, sana gelebilmek için. Silüetini yüreğime nakış gibi işledim. Beni bir kere bıraktın, bir kere daha bırakma. Sonsuz kere kahrolmayı senden öğrendim. Şimdi yalnızım, kalkan son gemiyide kaçırdım...
FULİN

Özür Dilerim Çocuk




ÖZÜR DİLERİM ÇOCUK




     Elimde olsaydı eğer; senin masum, küçük dünyanı bu hale getirmezdim. Üzerine kin, nefret ve öfke bulaştırmaz, misketlerini kırmazdım. Seni pamuklara sarıp sarmalar, küçük ellerine pamuk şekerleri verirdim. Müzik kutusunda çalan en masum şarkıyı dinletir, gözyaşlarını dindirirdim. Güneşi avuçlarına sererdim, elimde olsaydı eğer...
FULİN

12 Şubat 2016 Cuma

Düşlerim




DÜŞLERİM

     Bugün düşler ülkesine gittim. Bulutlar şarkı söylüyor, gece sayısız yıldız dağıtıyor, ayın yüzü pasparlak. Düşlerim hangi sözcükleri duyacak. Işık sönük, etraf karanlık ve sisli. Üzgün bir bulutla dönüyorum, bitkin düşmüş ruhum. Ne çocuk olurum ne de aşk. Dağılmış düşlerim, saçılmış her bir yana. Bana biraz zaman verin, düşlerimi toplayacak kadar...
FULİN

Fesleğen




FESLEĞEN



     Sen bana rüyalarımla gelen en güzel şiirsin. Sensiz okyanus kupkuru, karaya vurmuş tüm balıklar. Şehrin kirli, puslu havasında saksıda fesleğen kokluyorum. Ben rüyalarımda öğrendim incitmeden sevmeyi, sevmeye anlam vermeyi. Rüyalarımda giden ve dönmeyen oldum !...
FULİN

Uzaklar




UZAKLAR


     Ben uzaklardaki hayallerin efendisiyim. Hayatın rüzgara açık tarafındayım, alçak sesle uçuyor kelimelerim. Ağaç dalından düşen yaprağım, yağan yağmurla ıslanırım. Ellerime dikenler bata bata, uzaktan seçerim gecikmiş hayallerimi...
FULİN

11 Şubat 2016 Perşembe

Gitarımın Paslı Teli



GİTARIMIN PASLI TELİ



     Titreyen sesindeki ince tını, dokunaklı bir şarkı gibi ruhuma sıçrar. İçim yine aldı başını gidiyor... Elinde rengarenk balonlar, yüzünü kaldırıp bakmıyor. İçimle dışımın arası uçurum, kendimin felaketiyim. Güneş parlaklığımı almış; Tıpkı gitarımın paslı teli gibi.
     Gözyaşlarım ağladı, kendimi bukre zamanı kayan bir yıldız gibi tutamadım...



FULİN

Prenses


PRENSES







     Bugün kendimi prenses gibi hissettim. Uzun, siyah, dalgalı saçlarımdaki papatya tacıyla. Küçükken topladığımız, saflığın ve temizliğin sembolü olan papatyalar. O gün papatya falına bakılır; "Seviyor,sevmiyor,seviyor,sevmiyor..."
     Papatyayı gülen bir çocuğun yüzüne benzetirim; saf ve temiz. Annemize ve sevgiliye verilen en masum çiçektir...

FULİN

Taçlandırma Zamanı


TAÇLANDIRMA ZAMANI





     Ev hanımlığı zor zanaattir. İşçiliği ince ve hassastır. Çok emek ister, sevgi ister, yürek ister. En ufak hatayı kabul etmez. İşte bunun için ellerinden geleni yaparlar. Sabah altı iştimasıyla göreve başlanır. Önce sıcacık çay demlenir, buharı üzerinde. Ekmekler kızartılır, peynirler ince ince dilimlenir, tamamen doğal yapılan rengarenk reçeller kaselere alınır. Yumurtalar isteyene rafadan, isteyene kayısı kıvamı. En son masaya sevgisini serpiştirir. Evin dağınıklığı toplanır, rutin temizliği yapılır. Akşama yaklaşılırken ana yemek yapılacak, çorba ocağa alınır, salatanın malzemeleri sirkeli suda bekletilir. Her şey en ince detayına kadar düşünülür. Ev halkı özenle hazırlanmış masada buluşur.
     İşte o an ev hanımları için çok önemlidir. Günün yorgunluğunu taçlandırma zamanıdır. Gözlerdeki o gerçek gülümsemelerle...

FULİN

10 Şubat 2016 Çarşamba

Sessiz Şehir




SESSİZ ŞEHİR

     Paletim de renkler sustu, fırçam neden böyle titrer. Resimlerim fon sarısı, şehrimin panjuru aralandı. Biliyorum tayfalar gemiyi terk etti, artık arya dinlemiyorum. Yalan söylüyor o falcı kadınlar. Sensiz nasıl da boş iskele, birer birer kaybolmaya mahkumuz. Sapsarı hasret içinde susuz, çoktan beri kaybolmuşuz...


FULİN

Anılar Defteri




ANILAR DEFTERİ




     Bugün anılar defterine göz attım. Kimi ağlıyor, kimi inatçı, gecikmiş yolculuklar gibi. Ben biraz deliceyim, gezinirim bulutlar üzerinde, anılarımı ararım. Uzaktan seyrederim yalnızlığımı. Anılarım aşka yürüdüğüm yollara saçılmış. Kim siler gözlerimi, kim dağıtır bulutları. 
     Kelimeler aşk olur bazen, iner yüreğine insanın. Postalanır erguvan, postalanır karanfil. Ne sevimlidir yalnızlığın pulu. Şiir; aşk olur, anı olur, çözülür dili, buz dağlarını eritir. Bazen de bahar olur umuduma. Yüreğim boşuna bekleme, anılara bahar yetmez. 
Kapat anılar defterini !...
FULİN

9 Şubat 2016 Salı

Gönülçelen




GÖNÜLÇELEN

     Gönülçelen sokağında zil ve şal. Sloganımız mutluluk... Çalgılı, çengili; buyursunlar herkes davetli. Bu sokağa hüzün uğramaz, dert tasa girmez. Omuzlara şallar atılır, saçlara kırmızı tomurcuk güller takılır. Rengarenk çiçekli fistanlar giyilir, ellerde yelpaze raks edilir. Müziğin bütün renkleri içimize işler. Hele o klarnet ve darbukadan çıkan melodiler bizi bizden alır, kalbimizin ritmi değişir.
FULİN

Başrolde Ben




BAŞROLDE BEN
   
     Siyah beyaz filmler gibi hüzünlü mutluluklar. Yine, yeni, yeniden; Başrolde bizler. Her sabah açılır hayatın perdesi. Rollerimizi zaten biliyoruz, hepsi ezberimizde. Sadece yerleri farklı. Bizim için önemli olan rollerimizi iyi oynayıp, seyircileri mutlu etmek. Gişe rekoru kırmamıza gerek yok. Bizi anlasınlar yeter. Alkışlarda hüznümüzün gülüşleridir. Bugün kalbimden elit olan iki bölümünü kendim için ayırdım, senaryoya ekledim. Belki izlemeyenler olmuştur. Yine, yeni, yeniden akşam matinesinde görüşmek üzere...

FULİN

8 Şubat 2016 Pazartesi

Senli Sevdalar




SENLİ SEVDALAR

Dar sokaklarda yürüme gönlüm,kaybolursun.
Bilmezsin oraların soğuğunu, üşütür seni havası.
Aşk senin, aşık seninse üzülme gönlüm,
Öğrenirsin elbet bir gün.
Asi, mavi bir deniz gibi coşkulu olursun.
Senli sevdalar doğar,
Bir çocuk gibi ürkek, tabiat kadar doğal.
Sen duyguların en güzelisin.






FULİN

Dilsiz Duygular



Dilsiz Duygular...

     Yaşamımıza yön veren güçlü hislerimiz; duygularımız... Aşk, nefret ve yaşam duygusu, hepsini içimizde yaşarız. Bazen kızarız, bazen severiz. İçimizde ne kadar çok karmaşa olursa olsun, duygularımız bizi kurtarır. En güzel yöne doğru savurur. Duygularımızla besleniriz. Çoğu kez duygularımızla kendimizi ifade ederiz. Onunla güzelleşiriz.


FULİN

Hayalperest




HAYALPEREST

    Okulda öğretmenlerimiz; hayallerinizin peşinde koşun derlerdi. Ortaokula başladığımda bunu çok düşünmüştüm. Hayallerimizin peşinden koşmak nasıl bir şeydi ? Daha önce ben koştum da, acaba hatırlayamıyor muydum ? Ama benim arkasından dolu dizgin koşacağım hayallerim yoktu. On - on bir yaşlarındayken kırmızı ayakkabılarımın olmasını çok istemiştim. Belki bu da bir hayaldi. Gökyüzündeki uçaklara uzun uzun bakardım. Uçağın içinde olmak nasıl bir şeydi acaba derdim. İşte bu da bir hayal olabilir. Fakat bunlar küçük bir kızın küçük hayalleri. Şimdi düşününce, insanların büyükten küçüğe doğru sıralanmış hayalleri olduğunu anlıyorum. Herkesin hayalinin boyutu, şekli, rengi, kısaca her şeyi farklı. Büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında, olmak istediğimiz mesleği söylerdik. Eğer olamamışsak büyüdüğümüz zaman şu cümleyi kullanırız: "Hayalimdeki meslek şuydu...şuydu" deriz. Hayaller sadece meslek hayallerinden mi ibaret. Yaşamın içindeki tüm yaşanmak istenen şeyler, aslında birer hayal değil midir ?...   
     Paramparça biçare hayat, armut'un sapından hallice. Fazla derinlere dalmadan sığ sularda yüzmek. Koşup bir şeylerin ucundan tutup sımsıkı sarılmak yerine kaçıyor muyuz ? Hayal kurmaya da üşeniyoruz bazen. Belli mi olur, belki bir gün hayallerimiz kapımızı çalar. Ben bir hayalperestim, öyle mi ?...


FULİN

Çantada Keklik Sevgiler



ÇANTADA KEKLİK SEVGİLER





     Çantada keklik sevgiler, alışkanlıklar... Yemek yenecek, sofra kaldırılacak, çocuklar yatağa. Diziyi kaçırmamalı, sabah erken kalkılacak, bulaşıkları da yıkamadık. Amannn... Ne kadar ortalama hayatlar. Değişecek mi bir şeyler ? Belli mi olur, piyango çıkar belki... Kaçımız her gün gördüğümüz bir aile bireyinden esirgiyoruz sevgi sözcüklerini.Ne gerek var değil mi ? Peki ya göremezseniz bir akşam ? Ya göremezseniz ? Çantada keklik sevgiler işte. Alıştığımız bakkal olmayabilir her zamanki yerinde, alıştığımız iş arkadaşımız gelmeyebilir bir sabah. O sabah ya da o akşam olmadan gözlerinizi kaldırıp bir bakın ne olur. Ya şimdi neredeyseniz bir düşünün lütfen. En son ne zaman kaldırmıştınız başınızı, ne zaman bakmıştınız ?...

İclal AYDIN
(Kısaltılmış)

7 Şubat 2016 Pazar

Mucize




MUCİZE

     Yaşama hakkı sadece insanlara verilmiş olsaydı, o zaman hayvanlar yaratılmazdı. Soluduğumuz havada, içtiğimiz her damla su da onlarında hakkı var. Hepsinin dünyaya bir geliş amacı var. Küçücük bir karıncanın bile çalışkanlığı, kışa hazırlık yapması beni hayretler içinde bırakmıştır. Yine küçücük bir serçenin, minicik gagasıyla topladığı çalı, çırpıyla yuvasını yapmaya çalışması da beni çok şaşırtır. Yaşam zaten bir mucize, bunlarda mucizenin kanıtı.
     Her şey son ve başlangıçtan oluşur. Aralarda mola veririz. Fakat bu kısır döngü hiç bitmez. Hayatımız renk paleti gibi, her renkten ayrı bir güzellik yaratırız. Bazen evimizin bir köşesinde yetiştirdiğimiz hercai menekşesi, bazende kaktüs. Onlarda hayatın renklerindendir, onlarda bir mucizedir.
     Bütün hayvanları koruyalım, çiçekleri dalında sevelim, koparmayalım. Bastığımız, yürüdüğümüz yerlere dikkat edelim. Belki bir karınca yürüyor olabilir. Sevgi karşılıklıdır. Biz seversek, onlarda bizi sever. Mucizelere İnanalım!...

     


FULİN

Kokulu Silgi




KOKULU SİLGİ



     Uzun zamandır çocukluğumla ilgili anılarımı hatırlayamamıştım. Aklımda ilk kalan, lunaparka gitmeyi çok severdim. Dönme dolaba, balerine, çarpışan arabaya binmeye bayılırdım. Jetonlu telefonlar vardı o zamanlar. Konuşmaya başlayınca jetonun bitmesini hiç istemezdik. Evimizde koltuk yoktu. Yer minderinde otururduk. Çok rahat olurdu. Taa yıllar sonra iki tane çekyat almıştık. Üzerine oturmaya kıyamazdık. Annem sabahları bize mercimek çorbası yapardı. O kadar nefis olurdu ki tadına doyulmazdı. Evde yufka ekmek yapardık. Fırından ekmeği haftada bir gün alabilirdik. Ekmeğin o mis gibi kokusunu içimize çekerek yerdik. Okula giderken kız kardeşimle ikimiz aynı ayakkabıyı giyerdik. Sabah ben giyerdim, öğleden sonra okuldan gelince de kardeşim giyerdi. Kışlık kazaklarımızı, hırkalarımızı annem örerdi. Komşular aralarında kazak modellerini değiş tokuş yaparlardı. Hafta sonları evimizin damını(çatısını), sokak kapısının önünü yıkardık. Evimiz sobalıydı, kışın odun ve kömür alındığında kardeşlerim ve ben çatıya taşırdık. Üzerlerini naylonla kapatırdık, yağmurda ıslanmasınlar diye. Küçükken reçeli çok severdim. Özellikle de kayısı reçelini. O zamanlar şeker pahalı olduğu için annem reçeli az yapardı, bitmesini istemezdik azar azar yerdik. Yaşadığım şehir çok soğuktu, kış akşamlarında insanın canı sıcak bir şeyler isterdi. Ben sıcak oralet içmeyi çok severdim. Bizim evimize renkli televizyon çok geç girdi. Televizyon aldığımızda ise annem üzerine dantel örtü örmüştü.

     Ucu silgili kalemi, kokulu silgiyi özlememek mümkün mü ?. Okulda arkadaşlarım teneffüste gazoz ve simit yerlerdi. Ben ara sıra alabilirdim. Kitaplarımızı ve defterlerimizi itinayla ciltlerdik, temiz olsunlar diye. Okula yürüyerek giderdik ama hiçbir zaman geç kalmadık. Arkadaşlarımızla hep dayanışma içinde olurduk. Birbirimize her konuda yardım ederdik. Herkes birbirinin iyiliğini isterdi. Aşklarda, dostluklarda saf ve temizdi. Biz sokakta çok güzel oyunlar oynardık. Özgürdük, hürdük, mutluyduk.Tıpkı Heidi gibi...

     Artık kavanozlarla reçel yapıyor, dostlarımla paylaşıyorum. Yaptığım keklerden komşularıma ikram ediyorum. Bizler şanslı fakirlerdendik. Bir gün hüzünlenir, bir gün sevinirdik. Bunlar bizim zenginliğimizdi. Her seçiş bir vazgeçiştir, ama biz hiçbir zaman seçmedik. Sarıp sarıp başa aldığımız kasetlerden, dinlediğimiz şarkılarla mutlu olduk. Hiçbir şeyimiz yok demedik. Hatırlayacağımız güzel anılarımız oldu, Tıpkı Kokulu Silgi gibi...




FULİN

6 Şubat 2016 Cumartesi

Yüreğime Dokun




YÜREĞİME DOKUN...



Bana çocuk masalları anlatın;
Hiç söylenmemiş,
Hiç dinlenmemiş.

Sıcacık küçük ellerinle
Bir yudum su ver,
Yüreğime serpeyim.

Beni çocuk kalbiyle sev,
Çocuk diliyle sevdiğini söyle,
Çocuk ruhuyla yüreğime dokun.

Çocuk ol...
FULİN

Selam Olsun




SELAM OLSUN


     Selam olsun; Tuttuğu eli bir ömür boyu bırakmayana, o elin demlediği çayda huzur bulana. Korkar oldum dostum diyenlerden, varsa var olandan, yoksa çekip gidenden. Dostlar ırmak gibidir; kiminin suyu az, kiminin çok. Kiminde ellerin ıslanır yalnızca, kiminde ruhun yıkanır boydan boya. Dost selamında teselli bulan her yürek, dağlar ardında bile olsa, gözün gördüğü ile değil, yüreğinde dost bildiğinin varlığı ile mutlu olur...



Yaşamla Dans


YAŞAMLA DANS


     Yaşamın parçalarını toplayabilseydik eğer zaten sırrını keşfetmiş olmaz mıydık ?. Ama zaten keyfi de buradan gelmiyor mu ?. Her gizemin peşinden gidip çözmeye çalışmak, bazen sert bir kayaya çarpmak, bazen de dingin bir denizde suların seni sevdiğini hissetmek.

     Bazen bataklıkta yarım batarken bile ince, kurumuş bir dala tutunup çıkmaya çalışmak. Ama hepsinde hissedilen yaşamak, inadına yaşamak, sevgiyi hissetmek, sarılmak, kendi hayallerinin peşinden her şeye rağmen koşmak ve yaşamanın direnmek olduğu bu dünyada direnmeyi en iyi şekilde oynamak...

     Ve uçurumun dibinde olsan bile sırf hayata gıcıklık olsun diye inadına gülümsemek...

     Hayatımız okuduğumuz kitaplar, dinlediğimiz şarkılar gibi olsa ne kadar anlamlı olurdu değil mi ?. Ama olmayacağını bal gibi de biliyoruz, belki bir umut...

     Bize ne sunulmuşsa o kadarını yaşıyoruz. Hayat bize sunulmuş bir armağan değil mi zaten. Fazlasına gerek yok, dansa devam !...


FULİN

Bir Fincan Çay


BİR FİNCAN ÇAY



     Kışın insan kendini daha çok yalnız hissediyor. Kar ve yağmur yalnızlığın dostu. Kaldırımlar ve yollar sessiz. Bazen bir kar tanesi, bazen de bir yağmur damlacığı, işte en güzel arkadaşlar. Camdan dışarıyı seyrederken, kimimiz çok uzaklara dalarız. Bir fincan çay ne iyi gider. Buğulanan cama içimizden geçenleri yaramaz bir çocuğun gülüşüyle yazmak. Kışı hüzünlü bir kadına, yazı ise neşeli genç bir kıza benzetirim...


FULİN

Canın Sağolsun (Kitap Önerisi)



KİTAP ÖNERİSİ:


Canın Sağolsun

Bir umutla beklediğim en güzel yarınsın



     Bir hayatın son sayfası olabilmekti mesele. Toz tutmuş bir rafta unutulmuş bir kitap gibi ait olduğuna vefalı olabilmekti belki de.

     Bunları düşünür oldum şu sıralar. Ben bunları düşünürken sanki sana doğru akıyor tüm saatler, saniyeler. Anladım ki biz seninle kendimizde bulmak istediklerimizi kaybetmenin ötesine geçemeyeceğiz hiçbir zaman. Şimdi her şeyi eksiltme vakti. Maviden geceyi, çaydan şekeri ve yalnızlıktan kendimi...

     Çünkü seni seven o içimdeki çocuğun elini bırakalı çok oldu. Artık sana ayırdığım güzel günleri doldurdum. Bugün sondu.


Serkan ÖZEL
(Alıntı)

Beşikteki Kedi


BEŞİKTEKİ KEDİ


                                  

Çocuğum geçen gün doğdu;
Fakat yakalanacak uçaklar ve ödenecek
Faturalar vardı;
Yürümeyi ben uzaktayken öğrendi.
Ve ben farkına varamadan konuşmaya başladı,
Ve büyüdükçe şöyle dedi,
Senin gibi olacağım baba,
Biliyorsun senin gibi olacağım.

Ve beşikteki kedi ve gümüş kaşık,
Mavi küçük oğlan ve aydaki adam.
"Eve ne zaman geleceksin baba?"
"Ne zaman olur bilmiyorum,fakat
 geldiğimde görüşürüz;
 Biliyorsun o gün birlikte iyi zaman
 Geçireceğiz."

Oğlum geçen gün on yaşına girdi;
"Top için teşekkürler baba" dedi;
"Gel oynayalım.
Bana nasıl vurulacağını öğretir misin?"
Bugün olmaz dedim
Yapacağım bir çok şey var
Problem değil dedi ve yürüyüp gitti,
Fakat gülümseyişi hiçbir zaman

sönükleşmedi
"Onun gibi olacağım,
 Biliyorsun onun gibi olacağım." dedi.
 
Ve beşikteki kedi ve gümüş kaşık,
Mavi küçük oğlan ve aydaki adam.
"Eve ne zaman geleceksin baba?"
"Ne zaman olur bilmiyorum,
 fakat geldiğimde görüşürüz;
 Biliyorsun o gün birlikte iyi zaman
 Geçireceğiz."

Bir önceki gün okula geldiğimde;
Ona söylemek istedim,
"Oğlum seninle gurur duyuyorum,biraz
Yanıma oturur musun?"
Kafasını salladı ve gülümseyerek,
"Asıl istediğim şey, baba, arabanın
 anahtarını ödünç almak;
 Seni sonra görürüm, verir misin
 lütfen?" dedi.

 Ve beşikteki kedi ve gümüş kaşık,
  Mavi küçük oğlan ve aydaki adam.
 "Eve ne zaman geleceksin baba?"
 "Ne zaman olur bilmiyorum,
  fakat geldiğimde görüşürüz;
  Biliyorsun o gün birlikte iyi zaman
  Geçireceğiz."

  Uzun süre önce emekli oldum, oğlum
  Yanımdan ayrıldı;
  Geçen gün onu aradım.
  "Eğer bir mahsuru yoksa seni görmek
   İstiyorum" dedim.
   "İsterdim baba eğer zaman bulabilirsem"
   dedi.

  "Biliyorsun yeni işim çok karışık ve
   çocuklar nezle,
   fakat seninle konuşmak gerçekten güzeldi
   baba, seninle konuşmak güzeldi"
   ve telefonu kapattığında,
   onun bana benzediğini
   
Oğlumun benim gibi olduğunu fark ettim.

  Ve beşikteki kedi ve gümüş kaşık,
  Mavi küçük oğlan ve aydaki adam.
  "Eve ne zaman geleceksin baba?"
  "Ne zaman olur bilmiyorum,
   fakat geldiğimde görüşürüz;
   Biliyorsun o gün birlikte iyi zaman
   Geçireceğiz."
   
                                Harry CHAPIN


5 Şubat 2016 Cuma

Gıcık Pazar


GICIK PAZAR

Haftanın bütün rehaveti üzerime çöker. Çocukluğumdan bu yana hep böyledir. Gıcık Pazar :). O gün kafama huni takıp gezesim gelir. Hava hep bulutlu ve pusludur. Anılarım depreşir, sadece yürümek isterim. Kendimi sorgular günü bitiririm...




FULİN

4 Şubat 2016 Perşembe

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var




Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var 

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına.
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır.
Ve hayat sunulmuş bir armağandır insana.

 
Ataol BEHRAMOĞLU

Not: Yıllar önce severek okuduğum bir şiirdi.

İşte Bu...


İŞTE BU...


     Mutluluk bir sanattır. Mutlu olmak ise sanat eseridir. Bilgelik işidir. Sevgi, huzur, güzel düşünceler, gülümsemeler. Bunlar mutluluğun en güzel basamaklarıdır. Özellikle de gülümsemek... Kahkahalarla gözlerinizin içi ışıldayarak, huzurla gülümsemek. İşte bu !, İşte budur ! diyerek...
     Kendini anlamak ve anlatabilmek. Hayatın taşlarını yerine koyarken ne bir eksik, ne bir fazla olmamalı. Ben ne yapıyorum diye sormamalı, akışına bırakmalı. Cevap alamayabiliriz. Hayatı çok sorgularsak o da bizi sorgular. Net cevaplar alamayız hayattan. Kalbimiz, mantığımız, ruhumuz birbirine karışınca her şey allak bullak olur. İşte o zaman kendimizi ne anlarız, ne de anlatabiliriz Değil mi ?...




FULİN